Ben Buraya Neden Çıktım? Nasıl Çıktım?

Birkaç gün önce bitirdiğim Çanakkale Deniz Savaşları kitabında bir kaç nokta aklıma takılmıştı. Bir eleştiri yazmak istedim. Fakat twitterda flood yazmak istemiyordum. Daha önce bir blog açmam floodları oraya toplamam tavsiye edildi ama pek kulak asmamıştım. Bu eleştiri işi ortaya çıkınca blog tavsiyesinin hatırladım ve bu blogu açtım. Bu blog benim için birazda serbest harekat sahası oldu. Rahatça saçmalayabileceğim bir oyun parkı. Twitterda takipçi kitlesinden dolayı deniz tarihi teması dışına pek çıkamıyordum. İnsan kendini nasıl tanıtır, nasıl gösterirse ve ne kadar müsade ederse karşısındaki onu öyle tanıyacaktır. Bazı insanlar vardır hobileri, ilgi alanları yaşamlarının her şeyi olmuştur. Evini, çalışma odasını, kıyafet ve aksesuarlarını incelediğinizde hobisinden parçalar görürsünüz. Defteri, kalemi, kravatı üzerindeki desenler, rozetleri, telefon kılıfları, zipposu, cüzdanı hep bir temaya sahiptir. Okuduğu kitaplar, izlediği filmler bu yönde ağırlıklıdır. Tarih topluluğu yönetim kurulunda birlikte görev yaptığım bir arkadaşımın çantası, telefon kılıfı, cüzdanı, kalem kutusu, ayakkabıları Küçük Prens desenine sahipti. Beni twitter üzerinden tanıyan pek çok kişi benimde deniz temasına böyle takıntılı olduğumu düşünüyordu. Hatta buluşmalardan önce seni rozetlerinden kıyafetinden rahatlıkla tanırız diyorlardı. Bende tam aksi şekilde bu kadar düşkün değilimdir. Tamam rozetlerim vardır ama sadece özel günlerde takarım. Benimle karşılaşmalarında denizcilik hakkında pek bir emare olmadığını görüyorlar. Burada anlatmak istediğim bu durumdan şikayetçi olduğum değildir. Anlatmak istediğim şey twitterda görmediğiniz bir uğur var aslında. Koyu bir militarist değilimdir, futbol ilgimi çekmez, klasik müzik dinlerim, tarih kitapları yerine klasik romanları daha çok tercih ederim, sinemaya özellikle kült filmlere merakım vardır ama sanat filmi pek sevmem. Fazlaca hayal kurarım. Bir ilham yakaladığımda beni günler boyu esir eder. En sevdiğim filmlerden birisi 7 saatlik Savaş ve Barış'tır. Sanırım 5 kez izledim. Bazı şeylere takarım. Mesela Glinka'nın İvan Susanin Çar'a adanmış bir hayat operasındaki Glory kısmını tesadüfen bir yerde dinlemiş 2 yıl kadar bu parçayı aramıştım. Aynı şekilde Askerin Türküsü filmi müziği içinde bir kaç yıllık bir araştırma yaptım. Bilgiyi not almama gibi bir huyum var. Fakat boş vakitlerimde zihinden o konuyu birkaç kez anlatır üzerinden geçerim. Siyaset konuşmayı pek sevmem. Bu yüzden twitterda olduğunca paylaşmıyorum. Bazı konular üzerine yorumum sorulması bana garip geliyor. Cevaplayacak kadar siyasete vakıf olmadığım ve yanlı bir cevap vermek istemediğimden genellikle bu soruları geçiştiriyorum. Geçen yıl kalkışmadan sonra birkaç gün yazmamayı tercih etmiştim. Sanırım 3 gün sonrasındaydı durum hakkında yorumumu yazınca bana ciddi olarak bizde senin yazmanı bekliyorduk kaç gündür diyerek beni bir otorite/merci/muhatap görerek -sanırım muhatap kelimesi daha uygun olacak- görmeleri beni şaşırtmıştı.
Fazlasıyla dağıldım tekrar ana konuya dönüyorum. Kısaca özetlemek gerekirse ben bu blogu açarken ikinci hedefim gördüğünüzden farklı bir Uğur daha olduğunu görmenizi istememdir. Ne çok ciddi, ne de fazlasıyla gevşek.

Yorumlar

Popüler Yayınlar